Mahmut Tatar

MAHMUT TATAR

Toplumun hiçbir ferdi tek başına bütün ihtiyaçlarını gideremez. Bu ihtiyaçlar maddi/somut ihtiyaçlar olabileceği gibi manevi/soyut ihtiyaçlar da olabilir. Bireyler toplumsal yaşama dahil oldukları için mutlaka etkileme ve etkilenme yoluna gideceklerdir.

Bireylerin etkilenmeleri hangi çağlarda başlar?

Bu konuda yapılan araştırmalar bize üç temel veri sunmaktadır.

1-      İnsanlar doğumdan bir yaşına kadar ( 0-1 yaş ) güven kazanma dönemindedirler. Güven kazanma dönemindeki en temel öğe annedir. Çocuk annenin kendisini sevdiğinden emin olursa dış dünyaya güvenebileceğine hükmeder. Aksi durumda güvensizlik oluşur.

2-      1-3 yaş dönemi bağımlılıktan özgürlüğe geçiş sürecidir. Bu dönemde çocuk başkasına bağımlılığını bırakıp yapabilme potansiyelini keşfetme ve bu konuda çevresini test etme dönemidir.

3-      3 yaşından sonraki dönemde yapılan keşif ve bağımlılıktan kopuş sürecinin sonuçlarına göre davranışları alışkanlıklara dönüştürme evresidir.

Bu durumlar kıyaslandığında insan ömrünün en önemli evresi ikinci durumdur. Bağımlılıktan kurtulduktan sonra belirlenecek olan hareket tarzı genel olarak model alma ile sağlanacaktır. Bu durumda çocukların kendilerine seçecekleri modeller, en yakınları, yani anne, baba ve kardeşler olacaktır. Aile ilişkileri çocuklar için adeta bir sahne ortamıdır. Yakın çevrenin birbirleriyle ve eşya ile ilişkileri çocuk tarafından aynen kopyalanarak alınacaktır.

Üçüncü durum ve sonrası için insanların model alma durumları seyrekleşir ama tamamen sona ermez. Eğer çocuğun 1-3 yaş arası seçtiği modeller, örnek aldığı davranış kalıpları olumlu ise bundan sonraki model almalar da genellikle olumlu olacaktır. Pek tabidir ki aksi durumda süreç tersinden, yani olumsuz gelişecektir. Fakat bilinmelidir ki ilköğretim çağından itibaren çocukların örnek aldıkları rol modelleri anne, baba ve kardeşlerle sınırlı kalmayacaktır. Bundan sonraki süreçte rol modelleri yelpazesi genişleyecektir. Artık birinci dereceden aile fertlerine, arkadaşlar, film yıldızları, futbolcular ve etkin karakterler de eklenecektir.

Gençlik çağı, psikolojik/ruhsal, bedensel/fizyolojik, zihinsel ve toplumsal/sosyolojik sorunların yaşandığı karmaşık bir dönemdir. Bu karmaşık döneme ‘var olma’ nedenlerinin sorgulandığı ontolojik bazı unsurlar da eklenince karmaşaya dönüşecektir. Kişi bir yandan bu sorunları çözmeye çalışırken, bir yandan da var olma, kendi olma, özgür olma eylemlerini belirgin kılmaya çalışır. Değişim ve dönüşüm yönetilmesi zor durumlardır.  Bir Çin bedduası der ki ‘ Umarım değişim zamanlarında yaşarsın’. Karmaşa ortamının aşılması kişinin dışarıdan desteğe en fazla ihtiyaç duyduğu dönemdir. Bu dönemin mutlaka ebeveynlerin kontrolü ve gözetimi altında yapılması gerekir.

Çocukların kötü modellerden korunması gerekir. Fakat bu yapılırken onun belirlediği rol modelinin kötü olduğunu kabul etmesine zorlanmamalıdır. Zorlama ve yasaklama daha fazla ilgi uyandıracaktır. Bu durumda ‘ikna etmek’ ve ikna olmasını sağlayacak şartları oluşturmak gereklidir. Ebeveynlerin müdahaleleri açık ve belirgin olmamalıdır. Çocuk, karşılaştığı problemi kendi zekâ ve usulleriyle aştığını hissetmelidir.

Çocuğa iyi bir model oluşturmak için şu hususlara dikkat edilmelidir.

  • Ebeveynlerin birbirleriyle, eşyayla, çevreyle ve çocukla ilişki biçimi olumlu olmalıdır. Olumsuz davranışlardan kaçınmalı ve samimi olunmalıdır.
  • Konuşmaların içeriğine ve şekline dikkat edilmelidir. Seçilen kelimeler net ve anlaşılır olmalıdır.
  • Ebeveynlerin iyi birer dinleyici olması ve çocuğunun sorununu çok iyi anladıktan sonra, düşüncelerini ifade ederek son kararı yine çocuğa bırakması gerekir.
  • Çocuğun yaptığı hatalar görmezlikten gelinmemeli ancak affedici özelliğin daha fazla kullanılması gerekmektedir.
  • Başkalarıyla kıyas yapılarak, çocuğun kin ve nefret duyguları uyandırılmamalıdır.
  • Yapılması ve başarılması gereken işlerde ödül ve ceza yöntemi uygulanmalıdır. Fakat ödüle daha fazla ağırlık verilmeli ve kararlaştırılan ödül veya ceza mutlaka zamanında uygulanmalıdır.
  • Çocuğun kavranması gereken bir şey anlatılırken işin şekli ve seviyesi, çocuğun seviyesine göre ayarlanmalıdır.
  • Her hangi bir şey ifade edilirken olumsuz çağrışımlardan kaçınılmalıdır. Örneğin, çocuğun yapmaması gereken bir şeyden sakındırılmak isteniyorsa bu durumdan kaçınıldığı takdirde ortaya çıkacak olumlu sonuçlara öncelik verilmelidir. Kanepeye çıkan bir çocuk uyarılırken ‘evladım düşersin şeklinde bir hitap yerine, evladım düşmeyesin’ şeklinde hitap edilmelidir.
  • Çocukla konuşurken kendi seviyemizde durmamalı ve eğilip, onun seviyesine inilmelidir. Ya da çocuğu kaldırıp kendi seviyesine çıkarılmalıdır.

 

Yorum yap