Haberler

Ramazan Kayan’ın her hafta pazar günü saat 12.00- 13.00 saatleri arasında AKDAV’da tefsir dersi vardır.

Adres:

Ali Kuşçu Mahallesi
Hulusi Noyan Sk. No:11-13
FATİH/İSTANBUL

Tel: +90 212 534 13 78
Mail: [email protected]
Webakdav.org

4304

Anadolu Platformu Koordinasyon Kurulu Başkanı Turgay Aldemir, özgürlükçü İslam geleneğinin yeniden gün yüzüne çıkarılması gerektiğini belirterek, “Unutulmamalıdır ki gerçek dindarlık ancak özgürlük ortamlarında boy verir. Dayatılan dindarlık, dindarlık değil, sadece ikiyüzlülük üretir” dedi. Aldemir, Anadolu Platforumu’nun Çınar Koleji Kongre Merkezi’nde düzenlenen 4. Genel Kurulu’nun açılışında konuştu. Türkiye’nin yakın tarihindeki siyasi ve toplumsal gelişmelere değinen Aldemir, 1993’ten itibaren bir “kabus dönemine” girildiğini ve 28 Şubat’ın da bu ortamın bir sonucu olduğunu kaydetti. Soğuk savaş sonrası yaşananları değerlendiren Aldemir, “Müslümanlar, Kürtler ve Alevilere yönelik saldırılar, provokatif eylemler başlatıldı. Siyasal ve toplumsal keşmekeş oluşturuldu. Onlarca suikast ve öldürme olayları yaşandı. 28 Şubat işte bu cinnet ortamında ortaya çıktı” diye konuştu. Aldemir, halkın, bütün bunlara rağmen inanç değerlerine sahip çıktığını, siyaseti güçlendirip, vesayeti gerilettiğini ifade etti. Türkiye’nin ve yeni dünyanın inşası sürecinde sorumluluk almak için bir araya geldiklerini söyleyen Aldemir, “Bu tarihsel duruştaki temel değerlerimiz; kurumsal önderlik, katılımcı meşveret, açıklık ve şeffaflık, hesap verebilirlik, gönüllülük, güvenirlik ve aile merkezli bir yapılanmadır” dedi. – “Vehim ve korkulardan kurtulmalı” Yeniden bir inşa sürecinde kabusların artık geride bırakılmasını isteyen Aldemir, “Kendi kedimize ürettiğimiz korku ve vehimlerden kurtulduğumuz oranda normalleşecek, kendimize ve etrafımıza yeni bir özgüvenle, açık zihinle bakabileceğiz” dedi. İnsanın hem anlam arayışına cevap veren hem de özgürlük taleplerine set çekmeyen bir siyasi ve ahlaki tasavvurun artık mümkün olduğunu kaydeden Aldemir, “Türkiye’nin yeni toplumsal muhayyilesinin merkezinde devlet ve kurumları değil, millet ve erdemli toplum yer almalıdır. Bunun için devleti mutlak merkezi konumdan alan millet ve toplum merkezli yeni bir siyasi yaklaşıma ihtiyaç bulunmaktadır. Yeni toplumsal muhayyilenin kurucu unsuru millet olmalıdır” ifadesini kullandı. Aynada kendine dürüstçe bakabilen ve tarihi ile yüzleşebilen bir milletin kendisi ile barışabileceğini ve özgürleşme yolunda kararlı bir adım atabileceğini anlatan Aldemir, “Darbelere, çetelere, faili meçhullere, vesayetçiliğe, ayrımcılığa, inkâr politikalarına, şiddetin her türüne karşı duran bir Türkiye, millet olarak arınabilir ve güçlü bir gelecek vizyonu inşa edebilir” diye konuştu. – “Özgürlükçü İslam geleneği gün yüzüne çıkarılmalıdır” Aldemir, ideolojik, ırkçı körlüklerin dünyada emperyalistlerin elini güçlendirdiğini, İslam dünyasına ağır bedeller ödettiğini söyledi. “Özgürlükçü İslam geleneği gün yüzüne çıkarılmalıdır. Unutulmamalıdır ki gerçek dindarlık ancak özgür ortamlarında boy verir. Dayatılan dindarlık, dindarlık değil, sadece ikiyüzlülük üretir” diyen Aldemir, Müslümaların en güçlü olduğu dönemlerin en fazla özgürlüklerin sunulduğu dönemler olduğunu belirtti.

Türkiye ve İslam dünyasında yapısal krizler yaşandığını ve bunu aşmak için yapısal yaklaşımlara ihtiyaç duyulduğunu belirten Aldemir, en önemli sorunların başında entelektüel çölleşmenin geldiğini söyledi. Aldemir şunları belirtti: “Bu fetret döneminde en iyilerimiz, kendimiz gibi düşünen insanlar yetiştirme ve arama çabasına girdi. Bu durum doğru bir yaklaşım olamaz. Yaşadığımız kriz içerisinde öğrenmeyi de başarmalıyız. Biz, sonuçla değil süreçle mükellefiz. Türkiye, İslam dünyası ile birlikte bir çıkış üretmek zorunda. Bu manada siyasi irade bizlerin çabasıyla oluşan iklimde yönünü çizer. Biz sivil toplum örgütleri olarak bu misyonun farkında olmalıyız. Çalışmalarımızla bu ülkeyi kışa veya bahara çevirebiliriz.” İslam dünyasındaki şiddet sarmalı, kadın sorunu, emek sömürüsü, ırk ayırımı, özgürlük açığı üzerine yeniden kafa yorma zamanı olduğunu belirten Aldemir, “Zaman, yeryüzünü yeniden bir selam yurduna, bir barış adasına, bir esenlik vadisine dönüştürme zamanıdır” diye konuştu. Aldemir, Türkiye ve İslam dünyasında birlik ve beraberliği pekiştirecek çalışmalar içinde olmak gerektiğini sözlerine ekledi.

Programa, AK Parti Malatya Milletvekili Mustafa Şahin, AK Parti Adıyaman Milletvekili Murtaza Yetiş, Mardin Artuklu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Ağırakça, İstanbul Üniversitesi Felsefe Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Cengiz Çakmak, Anadolu Ajansı İstanbul Bölge Müdürü Mustafa Ekici, bazı dernek ve vakıfların yöneticileri ile vatandaşlar katıldı. – Anadolu Platformu nedir ? İnsanlığın ortaya koyduğu tüm birikimi analiz ederek ve mücadelesini sürekli yenilenerek devam ettiren Anadolu Platformu tüm insanlığa, özelde ise İslam dünyasına ve Türkiye’de yaşayan insanlara çeşitli alanlarda hizmetler sunmaktadır. İslam dünyasının ve insanlığın birikimlerinden yola çıkarak uyguladığı örgütlenme modeli ile dinamik bir yapıya sahip olan Platform, bünyesinde oluşturduğu komisyonlarla geniş katılımlı ve sürekli yenilenen bir yönetim mekanizmasına sahiptir. Adalet, özgürlük, hikmet, ibadet, dayanışma, ahlak, istişare, kardeşlik, ümmet, düşünce gibi kavram ve olguları önemseyen bir düşünce ve tasavvur dünyasına sahip olan Anadolu Platformu, Türkiye’nin farklı bölgelerinde bu ideal için müstakil çalışmalar yapan, birbirini tanımak, tecrübe paylaşımında bulunmak amacıyla bir araya gelen kuruluşlardan oluşan bir çatı kuruluştur.

IMG_4262Kimlik inşası “Şahsiyet , Aidiyet ve Hareket ” süreçlerinden oluşur.
İslam, şahıslara “şahsiyet” kazandırmak için vardır. Şahıs olmak yetmez, şahsiyet sahibi olmak gerekir. Modern, Modern öncesi ve İslamın çağının yaşandığı günümüzde, bizler İslamın çağını seçmeliyiz. Ne şahısların şımartıldığı, insanın kurtlaştırıldığı modern çağ, ne de akılların üzerine ipotek konulduğu, insanların mankurtlaştırıldığı bir çağa yenik düşmemeliyiz. İslamın çağını yaşamalıyız. İslamın çağı, şahısları şuurlandırma ve şahsiyet kazandırma çağıdır. Kardeşlik çağıdır. İnsanın insanın kurdu değil; insanın insanın yurdu olduğu çağdır…
Bu süreçte herkes kendi siperi neresiyse oraya dönmelidir. Hayatın boşluk kabul etmediği bu dünyada herbirimizin elini taşın altına koyması gerekir. Allah’ın bizi halife olarak kıldığı yeryüzünde biz kendimizi nasıl hiçe sayabilirki…
Şahsiyet öznedir. Şahıs ise nesnedir. Şahsiyetli insanlar; Allah’ın boyasıyla boyanandır, tarih olan değil tarih yazandır, yük olan değil yük alandır, umut eden değil umut edilendir, arsız olan değil arlı olandır, müsvedde olan değil asıl olandır… Rüzgara göre yön değiştiren değil rüzgar estirendir….
Bütün bu süreçte şahsiyetimizi kurmuş olabiliriz, aidiyetimizi de sağlamış olabiliriz. Fakat yetmez…Harekete geçmek gereklidir. Dün “engellenen biz İslami hareket vardı”. Fakat bugün “ertelenen bir İslami hareket” var dememeli, yola koyulmalıyız kaldığımız yerden…