Mahmut Tatar

MAHMUT TATAR

Başarı, belirlenen hedefler doğrultusunda mücadele edip; istenilen sonuca ulaşma olarak tanımlanabilir. Sosyal hayatın hangi evresinde, her ne işle meşgul olursak olalım  bu süreçte birçok faktör etkilidir. Bahis mevzu öğrenci ise anne baba faktörü ciddi bir etken olarak karşımıza çıkar. Çoğu Türkiye birincisinin “Anne ve babamın başarıya ulaşmamda büyük emeği var’ demeleri bu bağlamda ebeveynin öğrenciyi başarıya götüren yolda çok önemli bir yerinin olduğunu kanıtlar niteliktedir.

 

Aslında şu bir gerçektir ki büyükler, yaşam tecrübelerinden yola çıkarak çocuklarını yönlendirirler. Bunu yapmak zorundadırlar da zira o çocuklar anne babanın geleceğidir. Yarınları onlardan sorumludur. Bu durumda öğrencilerini doğru yönlendirmek için veliler bilinçli olmalıdır. Bu bilincin kazanılması konusunda da uzmanlardan veya çeşitli kaynaklardan yararlanılması gerekir. Yanlış atılan adımların geriye dönük hamle şansı bırakmadığını unutmamak gerekir.

Yetiştirilmesi en zor varlık insandır. Önemli olan çocuklarımıza iyi bir gelecek sağlamak için doğru yerde, doğru zamanda, doğru adımı atmaktır. Bu açıdan düşünüldüğünde bizim geleceğimiz olan çocuklarımızı doğru yönlendirmemiz gerekir.

Onların, gerek fizyolojik, psikolojik, duygusal, iletişimsel, ihtiyaçlarını gerekse de aidiyet duygularını geliştirme, aile bağlarını güçlendirme, düşüncelerine yön verme ve olgunlaşma noktalarında bize ihtiyaçları olduğunu unutmamak ve bu doğrultuda hareket etmek gerekir. Önemli olanın maddi zenginlik değil, ruhsal anlamda huzurlu olunması gerektiğidir. Bunu sağlayacak tek kurumda ailedir. İşte bu yüzden ailenin rolü önemlidir. Sevgi ve disiplin faktörlerini daima göz önünde bulundurarak onları yönlendirmeli ve kişiliklerinin oluşmasına yardımcı olmalıyız.

Çocuklarla düzeyli ve bilinçli bir iletişim kurabilmek  için bazı noktalara dikkat edilmelidir.

Her şeyden önce çocuğumuzu tanımamız gerekir. Çocuklarımızın gelişim evrelerinde zihinsel olarak ne gibi değişiklikler olduğunu yakından takip etmeli, bu konuyla ilgili kaynak kitaplar okumalıyız. Kişiliğin oturmaya başladığı bir dönemde onunla sürekli çatışırsak ona sürekli hakaret edersek (Yazık sana, bak komşunun çocuğuna o da seninle aynı sınıfta ama sen tembelin tekisin, sana verdiğim emeklere yazık, seni okuldan alıp bir işe versek daha iyi, bari eve 3-5 kuruş katkın olur gibi) onu anlamamaya gayret edersek yanlış yapmış oluruz. O yüzden önce çocuğumuzu tanımalı, onu etraflıca kuşatmalıyız.

İlişkilerimizde baskıcı olmamalı, onunda fikirlerine başvurmalıyız. Onu bir büyükmüş gibi karşımıza alıp konuşmalı ve fikirlerine saygı duymalıyız. ‘bu böyle olmaz’ cümlesi yerine ‘bak oğlum böyle olsa daha doğru olmaz mı? ‘diye ikna etmeliyiz.

Çocuğumuzun konuşması bitene kadar dinlemeli ve söyledikleri şeyler yanlış olsa bile dinlerken başımızı sallayarak, onu anladığımızı göstermeliyiz. Göz teması kurmaktan çekinmemeli. Onu bütüncül bir şekilde kuşatmalıyız.

Çocuklarımızın özellikle sınavlara hazırlandığı zor günlerde yanında olmalı ve hep destek vermeliyiz. ‘Oğlum kızım, aferin sana, sen bu sınavın üstesinden gelirsin, yeter ki planını programını aksatma, sana güvenimiz tam’ gibi motive edici sözler söylemeli ve umutsuzluğa kapıldığı her anda aynı şeyleri tekrarlamalıyız. Onlara ödül vermeli, daha başarılı olursan daha iyilerini alırım, gibi sözleri ara ara söylemeli ve verdiğimiz vaadleride mutlaka yerine getirmeliyiz

Arkadaşlık ilişkileri bir öğrenciyi olumlu veya olumsuz yönde etkileyen faktörlerden biridir. Arkadaş, insanı hayata hazırlar. Bu çerçevede çocuğumuzun arkadaşlarını tanımamız büyük önem arz eder. Özellikle 13-14 yaşına kadar çocuk için arkadaş bazen aileden daha önemli olabilmektedir. O yüzden arkadaşlar kötülenmemeli, hatta ara ara eve çağrılıp, onlarla sohbet edilmelidir. Hem çocuğun yanında arkadaşlarını hem de arkadaşlarının yanında çocuğu küçük düşürücü sözler söylememeliyiz. Çünkü bu durum hem arkadaşların ve hem de çocuğun gizli saklı işler yapmasına neden olabilir. Eğer çocuğun arkadaşları kötü ise bunu uygun dille ifade etmeli, kırıcı olmamalıyız.

Çocuklara küçük yaşta sorumluluk vermek, onları şimdiden hayata hazırlar. Gerek ev işlerinde, gerek dışarıda, onlara sorumluluk kazandırmak için görevler vermeli ve verdiğimiz görevin kontrolünü yapmak zorundayız. Eğer onlara hakim olup, yönetmek istiyorsak görev vermeli ve takip etmeliyiz. Çünkü insan yönetmenin 2 yolu vardır. Birincisi görev vermek, ikincisi takip etmek. Görev vermek kolay olanıdır. Fakat verilen görevin yerine getirilip getirilmediğini takip etmek zor olanıdır.

Bilinçli anne-baba olma konusundaki bir diğer hususta onlara örnek olduğumuzu, unutmamaktır. Onun için bir model olduğumuzu ve onun ‘ Ben annemi veya babamı örnek alacağım’ diyebilmesini sağlayabilmeliyiz. Çocukların sözden çok, davranışlara baktığını unutmamalı ve ona göre hal ve hareketlerimize dikkat etmeliyiz.

Sonuç olarak anne-baba olmak kolaydır. Fakat bizlerin mirası olarak değerlendirdiğimizde çocuklarımız için bilinçli anne-baba olmak zordur. Ona gerektiğinde kızdığımızı, gerektiğinde sevdiğimizi doğru bir biçimde hissettirmeliyiz. Vaktinde atılması gereken adımları atmadığımızda ileriki zamanlarda daha büyük problemlerle karşı karşıya geleceğimizi unutmamalı ve zor işin, vaktinde yapılmayan kolay işlerin toplamı olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız.

Yorum yap