Mahmut Tatar

MAHMUT TATAR

Ergenlik, çocukluk ile gençlik arasındaki “yetişkinliğe geçiş evresi” olarak tanımlanır. Bu dönemde çocuklarda duygusal oluşumlar başta olmak üzere zihinsel ve fiziksel değişimler de ortaya çıkar. Ergenlik dönemi, genel olarak kimlik ve kişilik kavramlarının tamamlanmasındaki en önemli süreçtir. Bundan dolayı anne babaların özellikle bu dönemle ilgili bilgi sahibi olmaları gerekir. Ayrıca ciddi ve dengeli bir iletişim halinde olup, hiçbir zaman onlardan bıkmamalıdırlar.

Ergenlik dönemi geriye adımın atılmadığı dönemlerinden biridir. Yani anne-baba olarak, ergenlik sürecinde yapacağımız bir yanlışı düzeltemeyebilir ve ‘yanlış’ üzerine yanlışlar yapıp çocuklarımızı kaybedebiliriz.

Ergenlik yaşı

Ergenliğin yaş sınırıyla ilgili kesin bir hüküm vermek doğru olmaz. Ancak genel olarak 12-24 yaş arasında bu dönemle ilgili belirtiler görülür. Yani bu dönem bireyden bireye farklılıkların olduğu bir dönem olduğu için bu yaş aralığı geniş tutulur. Bazıları 11–12 yaşında ergenliğe girip 15 yaşında tamamlayabilir, bazıları da 22 yaşında tamamlayabilir.

Bireysel farklılıklarla beraber, yaşanılan coğrafya, iklim koşulları gibi unsurlar da ergenlik dönemi sürecini etkileyebilmektedir. Örneğin sıcak bölgelerde ergenliğe daha erken yaşlarda (7-8 yaş) girilebilir. Ayrıca sağlık ve bedensel anlamda koşulların iyi olması da ergenlik sürecini hızlandırıp daha erken tamamlanmasına sebep olabilmektedir.

Ergenlik dönemi bedensel değişimler

Ergenlik döneminde çocuklarda bir takım bedensel değişimler meydana gelir. Genel anlamda boy uzaması, sesin kalınlaşması, cinsel organlarda büyüme, yüzde sivilceler, kilo artışı gibi değişimler gözlenebilir. Aslında buradaki önemli nokta bedensel değişim hızıyla zihinsel ve duygusal değişim hızının aynı oranda olmamasıdır. Bedensel değişimler, zihinsel ve duygusal değişime oranla daha hızlıdır. Bu değişim oranının aynı olmaması da çocuklarda bir çatışma duygusu oluşturur ve her şey işte bu çatışmayla başlar.

Ergenlik dönemi zihinsel gelişim

Bu dönem bedensel değişimler kadar hızlı değildir. Özellikle soyut düşünebilme yeteneğinin arttığı, çeşitli sorunlar karşısında farklı alternatiflerin üretilebildiği, tartışma ve fikir belirtme yeteneğinin arttığı, benmerkezci düşüncenin arttığı bir dönemdir.

Bu dönemde zekâ gelişimi de artar. Fakat bu da bedensel gelişim kadar hızlı değildir. Zekâ ortalama 15 yaşına kadar hızlı gelişmekte, fakat 15 yaşından sonra bu gelişim yavaşlamaya başlamaktadır.

Ergenlik dönemi duygusal değişimler         

Duygusal gelişim evresi, belki de ergenliğin en önemli evresidir. Çünkü bu dönemde bireyler hayata kendi pencerelerinden bakmayı öğrenir ve her şeyi kendi duyguları üzerine kurmaya çalışırlar. Anne- babaların en çok zorlandığı ve sıkıntı çektikleri süreçtir. Bu evrede ergenler, çeşitli hayaller kurar, hep kendi hayalleri etrafında yaşamak isterler. Bu hayaller ve planlar her gün değişip farklılık gösterebilir. Bir durum karşısında mutlu, neşeli, güler yüzlü iken, aynı durum karşısında diğer gün üzüntülü, mutsuz, somurtkan olabilir.

Bu dönemde ergenler karşı cinlerine karşı sevgi ve aşk duyguları besleyebilir fakat bir süre sonra ondan da bıkabilir.

Kaygı artışı gözlenir. Özellikle de gelecekle ilgili kaygılar, bedensel görünüşle ilgili kaygılar, sosyal kaygılar (toplum içinde konuşmaya çalışırken zorlanma, utanma, kızarma, mahcup olmaktan korkma…).

Ergen ailesine düşen görevler

Ergenlik dönemini hasarsız bir şekilde atlatmakta ailenin çok önemli bir payı vardır. Çünkü bu dönemde ergen bireyler aslında kendilerine yardım edecek kişiler ararlar. Beklide bunu ailelerinden beklediğini söyleyemezler, söylemezler. Aileler bu durumun farkında olup, bilinçli bir şekilde çocuklarına yardım etmelidirler. Onları kaybetmemek, ahlaklı ve dürüst bireyler yetiştirmek bizim elimizdedir. Eğer bir anne baba olarak ergenlik döneminde çocuklarımıza yardımcı olmazsak, onları kaybeder ve daha sonraki dönemlerde ciddi zorluklar çekeriz.

Neler yapmalıyız?

  • Onları anlamaya çalışmalı ve onlara değer vermeliyiz
  • Aile içinde konuştuğumuz konular ve aldığımız kararları onlardan gizlememeli, onlarla fikir alışverişi yapmalıyız.
  • Onlar konuştuğu zaman dinlemeli ve varılacak sonuçlarda ortak paydayı yakalayabilmeliyiz.
  • Anlatmak istediğimiz şeylerde sürekli nasihat vermek yerine, aynı şeyi, akılcı, pratik ve somut çözümler sunarak kavratmaya çalışmalıyız.
  • Ergenin çevresini tanımalı, arkadaşlarının kim olduğunu öğrenmeli, onlarla tanışmalarıyız. Eğer kötü arkadaşları varsa uygun dille bu arkadaşlarıyla vakit geçirmemesini anlatmalıyız.
  • Bu süreçte sabırlı olmalı ve bu konuda zamanın en iyi ilaç olduğunu unutmamalıyız.
  • Onlara değerli olduklarını her fırsatta hissettirmeliyiz.
  • Bizimle konuşmak istemediği zaman ona biraz müsaade edip, daha sonra tekrar denemeliyiz. Ama hiçbir zaman bıktırmamalıyız, iletişimde dengeli olmalıyız.
  • Zorlayıcı, baskıcı olmamalı, ikna etmeye çalışmalıyız.
  • Kontrollü olmayı öğrenip, sorumluluktan kaçınmamalıyız.
  • Her ne olursa olsun, onların bizim çocuklarımız olduğunu unutmamalıyız.

Yorum yap